Sonsuz Döngü
ayın beyaz günleri kırmızılığın açtığı çiçekler dur bir dakika, o da ne burası bildiğin kan yeri mühürlere hapsolmuş eller aynı eskinin yaşanmışı gibi geleceğin beklediği bir mazi farklı tenler, aynı hisler ben gerçekten haklıyım aynı mevsim, aynı sesler karanlığın çığlığını duyabilenler canımı bir an önce alın kış gününün soğuk geceleri ben dans eden bir kar…
Bahar
Biliyor musun? Ben hiç bahar mevsimini görmedim Eskiden anlatmıştı babam Bahar zamanları etraf çiçeklerle kaplıymış Hava gülüşlerle kokarmış Ben hiçbir zaman koku felan alamadım ki Küçükken bir kızı öptüm diye adam vurmuş Aylar önce anam demişti Ben hiçbir zaman adalet de göremedim Ben baharı ne kadar sevdiysem, bir o kadar sevilmedim Kızmıyorum, artık alıştım İçimde…
Gelecektir Mazi
Geçmişi özledim Geçmişte yaşamayı Hayatım rüyalarım oldu Mazi başka nasıl yaşanılır Farketmedim özlemimi Anlamadan hayatım çalındı Biliyorum ne kadar aptalım Bunlar kaç kez yaşandı Ben kuşlar gibi uçmak istedim Kırdılar kanadımı Ben güneşle bir oldum Beni ilk o aldattı Ben çayırlarda gezerdim Şimdi oraya çöl yarattım Gelecektir mazi Hem de öyle bir gelecek ki! Ahımlı…
İstanbul Ol
dört duvarlı bir odaydı her şey sıcaklığı ellerimi ısıtıyordu yok, gerçek olamaz bu şey bir kez daha gözlerim, dünyaya kör bakıyordu bu hikaye bir masıldı belki belki bir hayal bir rüya olsa da, gerçek gibiydi sanki bana hep, İstanbul ol derdi İstanbul kadar şen, İstanbul gibi iki ayrı şehir bense, beyaz güvercinim ol derdim beni…
İstanbul’dan Uzakta O
İstanbul ayaklarımın altında Rüzgar, gerçekten de savuruyor bizi Uzaklara bakıyorum ama yok Çok uzaklarda ellerimi ısıtan kişi Yan yana kağıtlarda gezerdik geceler boyunca Gözlerim, başındaki gökyüzünün yıldızlarındaydı Elleri doluyken dahi gözlerindeki yeşilliğe dalardım Ahşap arasındaki delikten yayılırdı gülüş kokuları .
Hiç Benim Olmayan Sana
Hiç benim olmayan zaman Elimden her şeyi alıp götürdü Anılarımı bir bir siliyor Yaşanmışlıklar Ne idiği belirsiz bir okyanusa sürükleniyor Ağlıyorum tüm hüznümle Neden ağladığımı bilmiyorum . .
Balo
Gökyüzü karanlıkla dost olurken Güneş korkudan kaçıyordu Eller alev gibi közleri tutarken Ayaklar artık bu yükü taşıyamıyordu Güneş köpürdü, deliye döndü Eller artık, zaman gibi kaçıyordu Gerçekten, zaman dahi kaçtı Herkes giderken bir bir Yada biz çıkarken oyundan Bir ses duyuldu etraftan Sözler döküldü yavaş yavaş Herkes duydu, ama, sadece iki kişi anladı .
Prensibim
Niceleri gelip geçti senin hayatından Nefes almaya bile hakları yokken Onları yaşatmakla kalmadın Kendi hayatını da onların eline verdin Ve işte o kalbin Savrulup durdu bir yana Çocuk oyuncağı oldu Değersiz kaldı belkide (onlar için) Sen yaptın bunu kendine Ömrünü verdin, bir hiç için Oysaki ne sevenler vardı seni, şaka şaka Bir tek ben sevdim…
Yalvarmam Mı Gerekir
Yalvarmam mı gerekir sana Sevmem için izin de mi alayım Beni nasıl aldattığını anlatsana Bir kez daha kahrolayım Bilirsin sana olan bakışlarımı Anlaman için kalem mi olayım Gittiğini unutmak için ne yapmalı Bu yüreğe nasıl savaş açayım Ben, ben parmağındaki yüzüğü gördüm Bir daha ellere nasıl bakarım Yalvarmam mı gerekir sana Evleneceğin günü nasıl unutayım…
Yetmez Değil Mi
Fazla söze gerek yok şu akşam saatlerinde Anla beni artık Hani ben sana bakardım Sonra sen dönerdin Ben kaçardım Gözlerimi sen de gördün Ben de bilirdim Yetmedi mi anlatmaya Hani aşk fısıldıyordun yanımdayken Elini uzatmıştın yavaşça Narin ellerini yanaklarımda gezdirmek istemiştim ya hani Cidden, neden böyle oldu Neden ağlıyorsun Neden gözlerimdeki acıyı bildiğin halde kendine…
Karlı Güne Feryat
Yıllar yılı bir pamuk ipliğine sarılacak belkide Parmaklardaki yüzük, her karlı gecede Tekrar tekrar anılacak, unutulmayacak Ellerin gördüklerini, el olmayanlar anlayamayacak İçleri yaralanacak Eller, el olmayanlara atacak suçu El olmayanlar da hiçbir şey demeyecek, susacak En son, denizler kara Karalar deniz olacak Kaybedenler, kaybettiğini bulacak Ve bir fısıltı gelecek ellerin kulağına Yok sayılan adalet Yerini,…