Föhyö
föhyöye asla ulaşamayacağız, onu asla geçemeyeceğiz geçeceğiz gerekirse n büyük köle ben olacağım ama yine de geçeceğim yıldızlardan aldım ben sözümü, o ay ki, onu rezil edeceğim yıldızlar benle birlikte onu ben geçeceğim geçeceğim ben geçtim diyeceğim, yeneceğim öfke öfke öfke, çiçekler yırtılmış, bunun intikamı alınmalı, yapma, yapma, unut. beyaz ve kirli güvercinler aya ulaşamaz…
Seçenek Yok
gideceğimiz tek bir mutluluk yeri kaldı mı sevgiyle dolan, dertlerin olmadığı yollarda aradığımız binbir umut vardı galiba, sonradan gelenler onu da çaldı bu hikaye, gerçeklik ile hayal arasında kalmış bir kararsızlık yaprakların düşmediği, çiçeklerin solmadığı bir hayat serüveni yüzyıllardır hiç durmadan yaşadığımız bu anlamsızlık evet, anladığınız gibi, saçmalarıkları üzerine kurulu bir olay zinciri her nefes…
Sen Benimsin
Sen benimsin, havada bu rüzgar eserken Benimsin işte, akan göz yaşlarımız bile şahit olur Saçlarımızın buluştuğu bu havada sen benimsin Değilsen, tuttuğumuz aynı çiçeğin yaprakları kurur Gün olur, vakit dolar, yeşillik solar O gün dünya ayla beraber ağlar Anladım, gerçekten Kaybedilen o zaman bir daha gelmeyecek Oturduğumuz ahşap, çizik bank Koşuşturduğumuz yumuşak toprak Baktığımız şu…
İstanbul Ol
dört duvarlı bir odaydı her şey sıcaklığı ellerimi ısıtıyordu yok, gerçek olamaz bu şey bir kez daha gözlerim, dünyaya kör bakıyordu bu hikaye bir masıldı belki belki bir hayal bir rüya olsa da, gerçek gibiydi sanki bana hep, İstanbul ol derdi İstanbul kadar şen, İstanbul gibi iki ayrı şehir bense, beyaz güvercinim ol derdim beni…
Aynı Mekanlar Farklı Hayatlar
Aynı Mekanlar, Farklı Hayatlar Kaç kere aynı odalara girdik Aynı koltuklar, aynı basamaklar Sonbahar mevsiminde odanın kenarına geçip Parıldayan güneşimi seyrederdim Bazen gözlerim, yağmurla karşılaşırdı da Kaçardım güneşten Masum ve zayıf kalbimin içine işleyen ızdırap duygunun bana tattırdığı acı hala mantığıma savaş açıyor Düşünüyorum da, eskiden en güzel yıldızı güneş sanardım İlkbahar mevsiminde aynı koltukta…
Siz Benim Baharıma Şahitsiniz
Size bir hikaye anlatacağım Bir gün çocuk, habersizce çekip gitmiş Duyduğuma göre siyah gökyüzünün yıldızlarından sıkılmış Koşuşturduğu yeşil çayırlar sararmış Size bir gerçekten bahsetmek istiyorum İstesenizde, istemesenizde dinleyeceksiniz Zira bu hayal, bizatihi sizsiniz Geçmişi unutmak, kolay olmuyor bazen Bazen sildim dediğin anılar, hayallerin oluyor, rüyalarına giriyor Size önemli bir sır vermem gerek Mazisi olmayanın, geleceği…
İstanbul’dan Uzakta O
İstanbul ayaklarımın altında Rüzgar, gerçekten de savuruyor bizi Uzaklara bakıyorum ama yok Çok uzaklarda ellerimi ısıtan kişi Yan yana kağıtlarda gezerdik geceler boyunca Gözlerim, başındaki gökyüzünün yıldızlarındaydı Elleri doluyken dahi gözlerindeki yeşilliğe dalardım Ahşap arasındaki delikten yayılırdı gülüş kokuları .
Mazi Kesilen Tırnak Değildir
ben maziye aşığım mazi benim her şeyim nereye adım atsam arkamdan koşar mazi ben maziye bağlıyım mazi benim tek eşim nasıl ondan kaçarım arkama adım atsam maziye yaklaşsam bir kez kaçan mazidir benden nasıl nefes alırım ben denedim, gerçekten mazisiz yaşayamam ilerlemeden nasıl yaşanılır ben karlarda yürüdüm çayırlarda da koştum gökyüzünü seyrettim içinde de ay…
Efendilerimin Kölesiyim
Çok boğuk bir ortamdayım Nefes almak sessiz bir isyandır benim için Ayakkabı kafesi adımlarımı keserken Söyleyin, hangi istediğimi elde edebilirim Geçmişten gelen bir hastalık, hala boğazımda hissettiri kendini Kağıdımdaki mürekkep gibidir Aaa! O da ne? Duvar mı yıkıldı yoksa? İçeriye rüzgar esintileri giriyor Gözlerim gerçekten de uzaklarda kalmış Geçmişe özlem duyuyor Baktığım yerlerde uzunca kabadayılar…
İstanbul’dan İzmite
İstanbul’dan İzmit’e bir tren yolu var Oradan alır buraya verir Buradan alır oraya verir Yıllar böyle geçer, geçti de Artık ne alan var, ne veren Bir zamanlar, aldıkları şeylere kızardım Aldılar diye nefret kursardım Artık ne giden var, ne gelen Anladım ki, alsalar bile vermeliymişler Gitseler bile gelmeliymişler Bir tren var, loş bir sokakta Vermişler,…
Ben Kuşlar Gibiyim Kafeste Satılık
Üzülüyorum, gerçekten üzülüyorum lan Gözlerinde ne vardı ki sanki Neden gülüşlerinde kayboluyorum ben Neden o olmadan bir hiç gibiyim Anlayın dediklerimi, bunlar sadece birer masal Gülüş neden kokar, gözler niye yakar Diyorum ya, bunlar birer hayal, boşverin dediklerimi Aynı gökyüzünde yaşar bazıları Bazıları aynı zeminde, aynı sandalyede Diyorum ya, baştan öndeler bunlar Alınan nefes neden…
Düşmanlarım
Dağlar neden bu kadar yüksek Düşmanlığı göklerde yankılanıyor Bir parça toprak, bir parça taştan oluşmasına karşın Nasıl bu kadar cani Çöl ile denizi ayırmanın hesabını Sormazlar Mı Sana Gökyüzü dahi senden korkuyor da Bulutları indiriyor yeryüzüne Konuş be dağ, hadi konuşsana Gaddarlığın son noktası nere anlat bakalım Ah be dağ, yazıklar olsun sana Meraklı gözlere,…